Bir Karşıyakalı için "spor", her şeyden önce Karşıyaka Spor Kulübü (KSK/Kaf Sin Kaf) demektir. Bu kulüp hakkında yazıp çizmiş bir sosyologun belirttiği üzere, "Karşıyaka ve KSK birbirini bütünleyen, birbirlerinin eski deyişle mütemmim cüzleridir. Birisi olmadan diğerinin olması mümkün değildir. Böyle olduğu için de. Kaf Sin Kaf bir kulüpten daha öte bir şeydir." Karşıyaka ile KSK arasındaki güçlü bağı vurgulayan sayısız açıklama bulmak mümkündür. Kulübün ünlü taraftarlarından Arap Osman (Ateş), "Biz KSK için doğduk, onun kucağında ölmek isteriz. Yeşil-Kırmızıdan başka aşkımız olamaz. Benim doğduğum, büyüdüğüm, okuduğum, ecdadımın gömülü olduğu yerdir Karşıyaka. Babamın vatanıdır. Bu yüzden KSK'liyiz. Herkes KSK'li olamaz, KSK'li olmak çok zordur, kalbinin güm güm atması gerek KSK için... İster futbol, ister basketbol, ister su topu veya voleybol, her KSK maçı bizim için yeni zafer beklediğimiz bir düğündür. Bu böyle biline" derken; Karşıyaka Futbol Takımı'nın eski amigolarından Hakan Ortabaş, “Önce camiaya âşık olduk, sonra takıma... Karşıyaka sevgisinin kökeninde kent sevgisi yatar. Bizi taraftar yapan duygu Karşıyakalılık sevgisidir..." şeklinde konuşmaktadır.

Tarihsel Arka Plan: İzmir'de Sportif Amaçlı İlk Örgütlenmeler

XVIII. yüzyılın sonlarından itibaren İzmir'de kültürel, ekonomik ve sportif amaçlı bazı sivil toplum örgütlerinin kurulduğunu biliyoruz. Osmanlı Devleti, uyrukları ile yabancılara dernek kurma hakkı vermediğinden olsa gerek, söz konusu örgütlerin "kulüp" tabelası altında çalıştıkları anlaşılmaktadır. Müziksever birkaç Rumun, Aroni Okulu'ndan bazı öğrencileri de yanına alarak, (Rum-Ortodoks) cemaat mensuplannı müzik ve fiziki bakımdan geliştirmek amacıyla 14 Eylül 1890 günü kurduğu "Orievs" isimli kulüp, tespit edebildiğimiz kadarıyla İzmir'in (aynı zamanda) sportif amaç güden ilk sivil toplum örgütüydü. İlk kez Aziz Yeorgios Yortusu sırasında, 23 Nisan 1891'de verdiği bir konserle cemaat karşısına çıkan bu kulüpten sonra, 1891 yılında yine Rumlar tarafından kurulmuş olan Apollon Kulübü de, aynı Orfevs gibi başlangıçta bir müzik topluğuydu İzmir'de takım düzeyinde ilk spor oyunları 1894'te, Apollon Kulübü ile Bornova'nın İngiliz sporseverleri arasında yapılmıştı. Apollon Kulübü'nün, Aydın Valisi Kâmil Paşa'nın himayesinde 23/25 Mayıs 1904 günü gerçekleştirdiği Atletizm, Jimnastik ve Bisiklet Müsabakasına katılan Bornova Association Spor Kulübü (Bournabat Athletical) olasılıkla 1894 yılındaki spor oyunlarına katılmış Bornovalı İngiliz sporseverlerinin kulübüydü. 1904 müsabakasına katılan üçüncü kulüp, Bornova Spor Kulübü gibi, ne zaman kurulduğunu tam olarak bilemediğimiz İzmir Spor Birliği'dir.

1895 yılında Orfevs'den ayrılan bazı üyeler, "Yumnasio" (İdman) isminde ve sadece sporla meşgul olan yeni bir kulüp kurmuşlarsa da, 1898 Ekimi'nde bu iki İzmir kulübü birleşerek, "Panionios İzmir İdman Birliği" ismini aldı. Bornova'daki: Thsevs (Temmuz 1907); Ermiş İdman Yurdu (Nisan 1908); Rum Futbol Takımı (1908) ve Omiros Onasis'in önerisiyle Karataş'ta hayat bulan Pelops İdman Yurdu (1908) ile "Ereton" isimli kulüp, meşrutiyetin ikinci kez ilanından önce, Rumlarca kurulmuş sportif amaçlı diğer örgütlenmelerdi. İzmir Paradiso'da (Şirinyer) kurulu, Uluslararası Amerikan Koleji öğretmenlerinden Sara Snell ve Margaret Forsyhte tarafından hazırlanmış "Eğlence" başlıklı bir rapora göre, Ermenilerin İzmir, Karşıyaka ve Karataş'ta olmak üç spor kulübü vardı ki, Apollon Kulübü'nün DüzenlediğiKarşıyaka ve Karataş'taki Ermeni kulüpleri kendi sahalarına sahipti.

1909 yılında kişilere dernek kurma hakkı veren anayasa değişikliği (md. 120) ve Cemiyetler Kanunu ile yasallaşan örgütlenme sürecinde Türklerin de; sportif etkinlikler yapmak ve kulüp kurmak suretiyle İzmir'in spor yaşamına dahil oldukları görülmektedir.

1960 yılında basıldığını sandığımız bir kaynağa göre, Türkler arasında futbol İzmir'de ilk olarak, 1910 yılında İzmir Sultanisi'nde oynanmıştı. Okulun Avrupa'da tahsil görmüş Melekyan (Ermeni olmalı) isimli jimnastik öğretmeni, öğrencilere futbol dersi vermiş ve dolayısıyla uyanan alâka, Türk kulüplerinin doğmalarını sağlamıştı. Bu kulüplerin ilki, 1912'de kurulmuş olup cumhuriyetin ilk yıllarında "Karşıyaka Spor Kulübü" ismini almıştır. İkincisi ise, 1914 yılı başında kurulduğunu bildiğimiz Altay İdman Yurdu idi.

ksk-tarihi

Karşıyaka Spor Kulübü'nün Kuruluşu

1906 yılında, "Karşıyaka İdman ve Müzik Kulübü" isminde bir sivil toplum örgütünün kurulduğunu biliyoruz. Yaşayıp yaşamadığı tespit edilemeyen bu kulüp, Karşıyakalı Rumların sportif amaçla kurduğu tek örgüt değildi. Karşıyakalı (Rum) gençlerin sporla çok ilgili olduklarını yazan Karara, üç kulüpten daha söz ediyor. Bunların ilki, "tokmak" anlamına gelen Kopanos'tur. Rakipler üzerinde psikolojik üstünlük sağlanmak amacıyla özellikle bu ismi alan kulübün sporcuları, Karavokiri'nin tarlasında idman yaparlardı. İkincisi, Alaybey'deki Eas Kulübü olup, atletizm pisti ve futbol sahası olarak Omiros`un tarlasını kullanırdı. Bunlar küçük kulüpler olduğundan, büyük ve ciddi müsabakalarda renklerini nadiren gösterebiliyorlardı. Üçüncü olarak, "yeterince iyi bir Türk futbol takımıydı denilerek "Altay" (?) ismi verilmektedir. Karara'nın Altay Kulübü merkezinin Soğukkuyu'da olduğunu (?) yazması , sonradan KSK ismini alacak bir başka kulüpten söz ettiğini ortaya koymaktadır.

Dağlaroğlu-San İkilisinin, bütün Ege bölgesinin de ilktir ve isminin "Karşıyaka İdman Ocağı" olduğunu (?) yazdığı bu Türk kulübünün , en çok Alaybey Rumları ile (Eas Kulübü olmalı) temas ettiği ve çoğu tornacı, marangoz kalfası ve hizmetkâr olan Rumlara her maçta yenildiğini, geç tarihli bir gazete haberinden biliyoruz. Bir başka gazete haberinde ise, 1914 yılı başlarında Karşıyaka'nın, Altay ve Midilli kulüplerinin de katıldığı bir koşu yarışmasına (100 metre) sporcu verdiği okunmaktadır.

KSK'nin kuruluşu ve Osmanlı döneminde yaptıkları hakkında bildiklerimiz, temelde iki kaynağa dayanmaktadır. Bu kaynaklardan ilki, Cemal Ahmet (Umar) Bey tarafından yazılıp, "Spor Âlemi" dergisinin Ekim 1926 tarihli nüshasında yayımlanmış bir makaledir. "Kaf KafKaf, Sin Sin Sin, KafSin Kaf Sin Kaf" tezahüratının da yaratıcısı olan Bankacı Cemal Ahmet Bey, "İzmir Şampiyonu Karşıyaka Kulübü'nün Mazisi" başlıklı makalesinde şunları yazmaktadır:

"Günün birinde "Karşıyaka Kulübü nasıl teessüs etti (kuruldu)?" diye bir sual karşısında bulunacağımı düşünse idim ve bu suale de benim cevap vermekliğim lazım olduğunu bilseydim, kulübü ilk defa tesis edenlerden küçük yaşımda malumat toplamaya çalışırdım. Fakat o zamanlar ne ben buna ihtimal vermiş ve ne de müessisler (kurucular) bunu düşünebilmişlerdi. İzmir'in eski sporcularıyla Karşıyakalıların pekâlâ hatırlayacakları üzere, Karşıyaka'da "Omiro Tarlası" denilen o zamanın asri (modern) stadyumunun topraklarında, henüz yeni alınan ayakkabılarını topa ve topla beraber toprağa vurarak burnunu beyaz bir nesne şekline getiren futbol meraklılarının akşam eve dönünce işittikleri ağır sözler bile buranın Cuma günleri kalabalık bir meraklı kitlesi toplamasına mani olamazdı. İşte biz o zamanın kale arkası futbolcularındanız. Görüyorsunuz ki, mazimiz ne kadar şereflidir. Kale arkasında büyüklerin top atmasını bekleyip yumrukla topa vurmaya pek meraklı olan kaleciye topu atmak, bizim için pek zevkli idi. Bazen topa verdiğimiz yanlış falso neticesi top kaleciye gitmezse arkamıza yerden alma küçük bir taş da yerdik. İşte bu bizim gibi, kale arkası futbolcularına taş atan ve bize kale direği taşıtan futbolcular 328 (1912) senesi Eylülü`nün on ikisinde "Karşıyaka Kulübü" diye bir spor kulübü yaptılar.

İzmir'de ilk defa ihya edilen (canlandırılan) kulüp yine Karşıyaka'dır. 1 Teşrinievvel 338'de (1 Ekim 1922'de) toplanan elli sekiz genç, Karşıyaka'nın "Gençler Birliği" namı altında ihyasını taht-ı karara aldılar (adı altında canlandırılmasını kararlaştırdılar). Ve faaliyet başladı. Her yerde olduğu gibi evvela işe futboldan başlanıldı. İlk varidat yekûnundan (ilk gelir toplamından) mühim bir kısmı futbol levazımatına terk ed(il)erek (futbol malzemelerine ayrılarak) limandaki Fransız torpidosuyla birinci maç yapıldı. Bu maçı müteakip "Paniyoniyo" kulübünün terk ettiği, şimdiki Alsancak Stadyumu`nda futbol faaliyetini kuran eski Altaylılar da toplanıp Altayı ihya etmeye karar verdiler. Vaziyet yine az çok Karşıyaka-Altay rekabetiyle teferrüt ediyordu (ayrılıyordu). İzmir'de şimdi her halde adedi haddinden (gerekli olandan) fazla olan kulüpler, son iki sene zarfında teşekkül etti... İzmir'de elan rakipsiz bulunduğumuz tenis şubesini, 339'da (1923) ve denizciliği 340'da (1924) teşkil ettik. Tenisçilerimizin adedi her sene tezayüt etmekte (artmakta) ve ecnebilerle yaptıkları temaslarda iyi neticeler almaktadırlar. Denizcilerimiz geçen sene körfez dahilinde bir çok faideli seyahatler yapmıştır... Muhitin İzmir'den ayrılığı, kulübün tarihi ve İzmir'de ilk defa teşekkül etmiş bulunması bize ayrı bir hususiyet bahş etmektedir (özellik kazandırmaktadır)".

Cemal Ahmet Bey'in yazdıkları, bazı değerlendirmeler yapmamızı kaçınılmaz kılmaktadır. Öncelikle bir fotoğrafa bakarak, 16 yıl önce bir kulübün, hangi ay ve günde kurulduğunu söyleyebilmek bizce mümkün değildir. Ayrıca kulüpte mevcut fotoğrafın, hangisi olduğu da bilinmemektedir. Cemal Ahmet Bey kulübü, hem makalesinin başlığı, hem de içinde, "Karşıyaka Kulübü" olarak anmaktadır ki, bu ifadenin kulübün tam ismi olmadığı bellidir.

"Bunu elan (şu anda) kulüpte mevcut bir fotoğraftan hatırlıyorum. Çünkü o fotoğraf alınırken, daima bizim de fotoğrafımızın çıkması için kenarlara sokulmaya çalışıp aynı tarzda bir taş yemiştim. Mezkûr (bahsedilen) tarihte teşekkül eden (kurulan) Karşıyaka Kulübü, İzmir'de rakipsiz olduğu için beynelmilel (uluslararası) gibi bir manzara arz ediyordu. İzmirliler Cuma günü bizimkiler ile birlikte egzersiz yapmak için Karşıyaka'ya gelirler ve akşama kadar zedelenip bir kaç defa yamalanan topun arkasından bizleri koştururlardı. Bu beynelmilel vaziyet 330 (1914)senesine kadar devam etti. 330'da İzmir'de Altay İdman Yurdu teşekkül edincer Karşıyakalılara bir rakip olması dolayısıyla Altay`ı düşünmeye başlamıştık. Altay'ın siyah-beyaz, Karşıyaka'nın kırmızı-yeşil forması, kâh Karşıyaka'da ve kâh ismi bilahare (daha sonra) Talebe Çayırı olan Kârhane Çayırı'nda görünmeye başladı. Bunlar bir sene faaliyetten sonra, kendilerine İttihat ve Terakki Mektebi ve Spor Âlemi Dergisi`nde Sultani`nin iki kuvvetli takımı da iltihak etti (katıldı)Şimdi mevcut dört kulüp doğal olarak) azami faaliyet ibraz ediyorlardı (gösteriyorlardı).Maahaza(bununla birlikte) bunların dördü için de, zamanın meşhur ve eski Rum kulüpleri olan Paniyoniyo ve Apollon'a rekabet edebilmeleri mümkün değildi. 1332 (1916) senesi nihayetlerinde (sonlarında) askerlik futbol oynayanlara da sirayet edince; ortada ne Sultani ne İttihat ve Terakki ve ne de Karşıyaka ve Altay kaldı. Hepsinin o kuvvetlice takımları dağıldı. Geride kalanlar sistemi bozmamak ve mevcudiyeti idame etmek (varlığı devam ettirmek) için pek ziyade uğraştılarsa da, tecrübesiz bir takım gençlerin kulüpleri yaşatamayacakları tabii idi. Bu hal iki sene, yani mütarekeye kadar devam etti. Mütareke olur olmaz Karşıyaka tekrar toplanmaya ve teşkilat yapmaya başladı. O zaman İzmir'de, Altay'ın yerine de "İdman Yurdu" isminde bir kulüp teşekkül etmişti. Gerek Karşıyaka'nın ve gerek İdman Yurdu'nun faaliyetleri de meşum (uğursuz) işgale kadar devam etti. Ve bu o zaman fasıla içinde -münferiden çalışan bir kaç oyuncu müstesna- hemen hemen inkıtaa uğradı (kesintiye uğradı). İstirdaddan (kurtuluştan) sonra İzmir'de ilk defa ihya edilen (canlandırılan) kulüp yine Karşıyaka'dır. 1 Teşrinievvel 338'de (1 Ekim 1922'de) toplanan elli sekiz genç, Karşıyaka'nın "Gençler Birliği" namı altında ihyasını taht-ı karara aldılar (adı altında canlandırılmasını kararlaştırdılar). Ve faaliyet başladı. Her yerde olduğu gibi evvela işe futboldan başlanıldı. İlk varidat yekûnundan (ilk gelir toplamından) mühim bir kısmı futbol levazımatına terk ed(il)erek (futbol malzemelerine ayrılarak) limandaki Fransız torpidosuyla birinci maç yapıldı. Bu maçı müteakip "Paniyoniyo" kulübünün terk ettiği, şimdiki Alsancak Stadyumu'nda futbol faaliyetini kuran eski Altaylılar da toplanıp Altay'ı ihya etmeye karar verdiler. Vaziyet yine az çok Karşıyaka-Altay rekabetiyle teferrüt ediyordu (ayrılıyordu). İzmir'de şimdi her halde adedi haddinden (gerekli olandan) fazla olan kulüpler, son iki sene zarfında teşekkül etti... İzmir'de elan rakipsiz bulunduğumuz tenis şubesini, 339'da (1923) ve denizciliği 340'da (1924) teşkil ettik. Tenisçilerimizin adedi her sene tezayüt etmekte (artmakta) ve ecnebilerle yaptıkları temaslarda iyi neticeler almaktadırlar. Denizcilerimiz geçen sene körfez dahilinde bir çok faideli seyahatler yapmıştır... Muhitin İzmir'den ayrılığı, kulübün tarihi ve İzmir'de ilk defa teşekkül etmiş bulunması bize ayrı bir hususiyet bahş etmektedir (özellik kazandırmaktadır).

Cemal Ahmet Bey'in yazdıkları, bazı değerlendirmeler yapmamızı kaçınılmaz kılmaktadır. Öncelikle bir fotoğrafa bakarak, 16 yıl önce bir kulübün, hangi ay ve günde kurulduğunu söyleyebilmek bizce mümkün değildir. Ayrıca kulüpte mevcut fotoğrafın, hangisi olduğu da bilinmemektedir. Cemal Ahmet Bey kulübü, hem makalesinin başlığı, hem de içinde, "Karşıyaka Kulübü" olarak anmaktadır ki, bu ifadenin kulübün tam ismi olmadığı bellidir.

ksk-kurulus

İkinci kaynak, Gazeteci Yaşar Aksoy'un 1980'li yıllarda, bazı Karşıyakalılarla yaptığı görüşmelerden aktardıklarıdır. Kadızade Zühtü Bey (Işıl), Aksoy'un teybine şöyle konuşmuştur: "KafSin Kafin kurulduğu tarih 1912'dir... İzmir'de Rumların Panyanios, Apollon ve birçok kulüpleri vardı. Bornova'da da İngilizlerin kendi aralarında bir toplulukları mevcuttu. O tarihte biz de aramızda para toplayarak top aldık. Kısa pantolonlarla o günün sahası olan Osmanpaşa Camii'nin yanındaki ilk mektebin bulunduğu yerin bitişindeki arsada oynamaya başladık. Bu arsa şimdiki çocuk yuvasının bulunduğu köşkle bir tarafı Alaybey'de, diğer tarafı Karşıyaka'da olan geniş bir bahçe idi, sahibi de Omiros isminde Rus asıllı ve eşi İngiliz olan Karşıyakalı bir kişi idi... Aramızda ilk defa bir topluluk kurmaya 5-6 arkadaş o günlerde bu arsada karar verdik. Ağabeyim Kadızade Raşit, Teyzezadem Süreyya İplikçi, ben, Refik Civelek, Osman Nuri, Örnekköylü Hüseyin bir zeytin ağacının altında, hafif yağmurlu bir günde biz de bir kulüp kurmayı tasarlamıştık. İçimizdeki milli heyecan bir yangın gibi ateş almıştı. Bize muhitimizden çığ gibi gençlik katıldı. Kendi aramızda bir takım yapmıştık. 2-3 ay sonra da, bu topluluğumuzu daha çok canlandırmayı düşündük. Bu bizim için bir özlem olmuştu. İttihat-ı Terakki Cemiyeti'ne müracaat ettik, "Bizi himayenize alınız bir kulüp teşkil edelim, daha verimli çalışmak arzusundayız" dedik. Olumlu karşıladılar, "Size bir oda tahsis edelim burada teşkilatlanın, bu kulübü vilayete müracaat ile tescil edebiliriz" dediler. Bu büyük bir ümit olmuştu. Haftanın birkaç günü de akşamları burada toplanıp, tasarladıklarımızı büyüklerimize iletiyorduk. Onlardan büyük teşvik görmeye başlamıştık. Bir müddet sonra vilayete müracaatla hukuk müşavirliği kanalı ile kulübümüz "Karşıyaka Mümaresei Bedeniye Kulübü" ismi altında teşekkül etmiş oluyordu. KSK artık doğmuştu. Tarih 1 Kasım 1328 yani 1912 idi..."

Sadi Bey (İplikçi) ise şunları söylemişti: "Sene 1912, Karşıyakalılar bir spor kulübüne kavuşuyorlar, sevinç içindeler. Büyüklerimiz Omiros`un tarlasını temizlemişler, seyyar kale direklerini dikmişler, üstüne de gaytan ipini çekerek kale kurulmuş aralarında oynuyorlar. Biz küçükler de kalenin arkasına topun kaçmasını bekliyoruz. Yakalayıp ayakla vurup kendilerine gönderelim diye. Rumlar o sırada Karavokiri Tarlası'nda (istasyon civarı) top oynarlardı. Soğukkuyu Caddesi'nde demiryoluna nazır Hacı Ziya Bey`in evlerinden birisini büyüklerimizden Hüsnü Tonak, Tahir Bor, merhum Avukat Fevzi Fikri Altay, Raşit Kadızade, Süreyya İplikçi, Sezai Çullu döşemişler, bir de çaylı toplantı düzenlemişler, sporseverler ile sporcu gençleri davet etmişlerdir. Biz küçüklere de çay, pasta tevzii için vazife vermişlerdi. Küçük, büyük herkes sevinçli idi. Karşıyaka Mümareseyi Bedeniye Kulübü resmen kuruluyordu. Renk seçmek hususunda bir hayli tartışma yaptılar. Nihayet yeşil Müslümanlığı, kırmızı da Türklüğü temsil etsin diye yeşil-kırmızı renkte karar kıldılar... O günkü toplantıda büyüklerimiz aralarında topladıkları paralar ile formalar ısmarlandı. Futbol ayakkabısı çok pahalı idi. Her oyuncu kendi ayakkabısını temin edecekti. Bu da babalarımızca sağlanmıştı. Kulüp yeni top aldı. Yeni formalarla oyuncular kendi temizledikleri sahada, çizgilerini bile çekmeden aralarında maç yapmaya başladılar... O tarihte birinci takımımızı teşkil eden oyunculardan aklımda kalanları sıralıyorum: Hepsi rahmete kavuşmuş olan Raşit Kadızade (kaptan), Suat Karşıyaka, Refik Civelek; kaleci Salih, Çakır Kemal, İtalyan Hanri Barker, Ömekköylü Hüseyin Ağabey, Kemalpaşalı Sarı Ali, Zühtü Işıl, Muharrem, Hüsamettin. Tüzükteki resmi kurucular ise şu isimlerden ibaretti: Raşit Kadızade, Süreyya İplikçi, Haşan Fehmi, Cemal Ahmet Umar, Fikri Altay, Halit Onaran, Tahir Bor, Hüsnü Tonak, Zühtü Işıl, Cemil Erkli, Süleyman Danyal, Sadrettin İşçimenler...".

1920-yuva-kucuk

Dikkat edileceği üzere, kendisine mikrofon tutulan her isim, kuruluş tarihi olarak 1912 yılını vermekte, ancak Ahmet Cemal Bey'den farklı olarak, kulübün isminin "Karşıyaka Mümaresei Bedeniye" olduğunu söylemektedirler. Oldukça yeni bir çalışma, kaynak belirtmeksizin önce "Karşıyaka Terbiye-i Bedeniye (Kulübü)" ismini vermekte; daha sonra, Ahenk gazetesinde çıkmış bir haberden hareketle KSK'nin "Terakki" ismiyle kurulmuş olduğunu ima etmektedir.

"Karşıyaka'da İdman Kulübü Tesisi" başlıklı ve 19 Aralık 1914 tarihli söz konusu haberde şunlar yazılıdır: "Her türlü mümarese-i idmaniyeye (beden eğitimine) hizmet etmek emeliyle Karşıyaka'da (Terakki) namı altında (ismiyle) bir kulüp tesis edilmiştir. Kulüp, Karşıyaka Müdafaa-i Milliye Şubesi dairesindedir. Futbol oynamak, kayıkta kürek çekmek, koşmak, yürümek gibi her birisi menafi-i azimeye mucip olan (önemli yararlara neden olan) enva'i idmanlar (çeşitli beden eğitimleri), sporlar icra etmek isteyen gençlerimizin, bugünkü cuma gününden itibaren muamele-i kaydiyelerine ibtidar edilecektir (kayıt işlemlerine başlanacaktır). Muamele-i kaydiyenin cuma günleri zevali saat (öğleden sonra) ikiden altıya kadar ve eyyam-ı sairede (diğergünlerde) beşten sekize kadar icrası karargir olmuştur". Terakki'nin tamamen yeni ve KSK'yle ilgisiz bir sportif örgütlenme olduğu açıktır. En azından bu haberin yayımlandığı tarihte, Karşıyaka'nın var olduğunu çok iyi biliyoruz. Bu sebeple "Terakki" ismiyle kurulmuş olması mümkün değildir. İsminden de anlaşılacağı üzere Terakki Kulübü, İttihat ve Terakki Fırkası'nın deyim yerindeyse çocuğudur. Altay İdman Yurdu'nun kurulması ve gelişmesinde, söz konusu fırka ve fırkayla bütünleşmiş bir kültürel kuruluş olan Türk Ocağı İzmir şubesinin oynadığı rol bilinmektedir. Haberde ismi geçen Müdafaa-i Milliye, savaştan kaynaklanan sıkıntıları hafifletmek amacıyla Ittihatçılarca kurulmuş olup, Karşıyaka'da da bir şubesi vardı. Anlaşılan o ki, İttihat ve Terakki İzmir'in kuzeyinde de (güneyinde Altay), spor alanında gayrimüslimlerin üstünlüğünü, hiç değilse dengeleyecek bir girişimde bulunmuştur.

16 Ağustos 1909 tarihli Cemiyetler Kanunu, "Cemiyet teşkili evvelce (önceden) ruhsat istihsaline menut (alınmasına bağlı) değildir. Şu kadar ki, teessüsünü müteakip (kuruluşundan sonra), 6 maddeye tevfikan (uygun olarak) behemehal (mutlaka) hükümete ihbar edilmesi (bildirilmesi) lazımdır." demektedir (md. 2). Aynı kanunun 12. maddesi, "Herhangi bir cemiyet hükmü bir şahsiyet (tüzel kişilik) iktisap edebilmek (kazanabilmek) için hükümete bir beyanname verme" zorunluluğu getirmektedir. Aksoy'la söyleşen Karşıyakalıların söylediklerinden, İttihat ve Terakki Fırkası'nın da yardımıyla Cemiyetler Kanunu hükümlerinin yerine getirildiği anlaşılıyor. Anlaşılamayan, kulübün kurulduğu sıralar, hatta 1913 yılında, İzmir'de yayımlanmış gazeteler ve Yunanca kaynaklarda bu Türk kulübünden hiç bahsedilmiyor olmasıdır. Bu durumda, kulübün kuruluşuna katkı koyan ve/veya bu sürece tanıklık etmiş Karşıyakalıların söylediklerine itibar etmek gerekiyor: KSK, "Karşıyaka Mümarese-i Bedeniye Kulübü" ismiyle kurulmuştur. Ahenk'in "Karşıyaka" demesi olasılıkla "Karşıyaka Mümarese-i Bedeniye Kulübü" isminin tamlama içermesi nedeniyle söylenmesi ve yazılması zor ve uzun olduğu içindi.

ksk-eski-forma-renkleri

Cumhuriyet Döneminde Karşıyaka Spor Kulübü

Birinci Dünya Savaşı, mütareke ve Yunan işgali sırasında Karşıyaka (Mümarese-i Bedeniye Kulübü) hakkında bilinenler, Cemal Ahmet Bey'in yukarıda aktardığımız yazdıklarıyla sınırlıdır. Cumhuriyet ilan edildiği sırada Karşıyaka, kurtuluştan sonra yeniden örgütlenirken benimsediği: "Gençler Birliği" (Karşıyaka Gençler Birliği Kulübü) ismini kullanıyor olmalıdır. Anadolu gazetesinin 3 Kasım 1924 tarihli nüshasında, "Yıldız ve Bayraklı kulüplerinin futbolcuları, şehrimizin en kuvvetli kulüplerinden bulunan Karşıyaka ve Tayyare futbolcularına, sıfıra karşı bir sayı ile mağlup oldular..." yazılmaktadır. Aynı gazetenin 28 Aralık 1924 tarihli nüshasında, bu kez Hilal futbol takımını 4-2 mağlup ettiği yazılan Karşıyaka'nın oyuncuları sayılmaktadır: "Suphi (kaleci), İsmail, Münip, Vahi, Saim, Sezai, Osman, Ali, Necati, Selahattin ve Faik". Bir başka İzmir gazetesi: Sada-yı Hak'ın 1 Şubat 1925 tarihli nüshasında da, Karşıyaka'nın Menemen İdman Ocağı futbol takımını 2-0 mağlup ettiği okunmaktadır. Bu haberlerde sözü edilen Karşıyaka`nın, Karşıyaka Gençler Birliği Kulübü olduğu, Ahenk'in 19 Nisan 1925 tarihli nüshasında mevcut bir haberden anlaşılıyor. Bu haberde, Yıldız ile 2-2 berabere kaldığı belirtilen Karşıyaka Gençler Birliği Kulübü oyuncularının isimleri sayılmaktadır ki, yukarıda Hilal futbol takımını mağlup ettiği yazılan Karşıyaka takımı oyuncuları ile kaleci hariç (Kenan) birebir aynıdır.

İzmir gazeteleri aynı süreçte, bir başka Karşıyaka kulübünden daha söz etmektedir: Karşıyaka İdman Ocağı. Söz konusu kulüp, 1925 Martı başında Altınay futbol takımını 5-1; Nisan ayı başında ise, Menemen İdman Ocağı'nı 1-0 mağlup etmişti. Ahenk'in 19 Nisan tarihli nüshasından, İstanbul`un tanınmış kulüplerinden Süleymaniye'yi, maç yapmak üzere İzmir'e gelmeye ikna ettiğini öğrendiğimiz Karşıyaka İdman Ocağı, Dağlaroğlu-San İkilisinin dediği gibi "bütün Ege Bölgesi`nin ilk(i)" değil, Cemal Ahmet Bey'in cumhuriyetin ilanından sonraki birkaç yılı kastederek, "...son iki sene zarfında teşekkül ettiğini söylediği kulüplerden biriydi.

İzmir gazetelerinin bu tarihten (19 Nisan 1925) sonraki nüshalarında, "Karşıyaka İdman Ocağı" ve "Karşıyaka Gençler Birliği" hakkında hiçbir habere rastlanmazken, "Karşıyaka Spor Kulübü" ile ilgili haberler, deyim yerindeyse sökün etmektedir. 29 Nisan tarihli Ahenk'te, 1 Mayıs Cuma günü saat 3'te, Punta İdman Sahası'nda (Alsancak Sahası), KSK'nin Altınordu Kulübü'nün futbol takımı ile yapacağı maçı duyuran çerçeveli bir ilan, bu bağlamda tespit edebildiğimiz ilk haberdir.

Görünen o ki, KSK: Karşıyaka Gençler Birliği ile Karşıyaka İdman Ocağı kulüplerinin birleşmesiyle (19-29 Nisan 1925 tarihleri arasında) oluşturulmuştur. Dikkat edilecek olursa, söz konusu kulüplerden biri diğerine katılmış değildir. Karşıyakalı iki kulüp, ismi tamamen yeni (KSK) ve herhalde yönetim yapısı ile takımları karma yapılan bir kulüp çatısı altında birleşmişlerdir. Kaynaşmayı hızlandırması kaçınılmaz olan bu model, birleşmeyi de kolaylaştırmış olmalıdır. KSK'nin oluşumuyla ilgili varsayımımız doğru ise, Cemal Ahmet Bey'in Spor Âlemi dergisinde "Karşıyaka Kulübü" derken, 1925 Nisanı'na kadar "Karşıyaka Gençler Birliği Kulübü"; sonrasında ise, KSK'yi kastettiği ortaya çıkmaktadır.

ataturk-ksk-tarihi

Mustafa Kemal Paşa, 13 Ekim 1925 günü KSK'yi ziyaret etmişti. Reis-i Cumhur olarak bir spor kulübüne gerçekleştirdiği bu ilk ziyarette M. Kemal, şeref defterine şu notu düşmüştü: "Karşıyaka Spor Kıılübü'nde karşı karşıya bulunduğum gençlik iftihara şayandır (takdire layıktır). Bu gençlik muvacehesinde (karşısında) istikbalin (geleceğin) kuvvetli saadeti (mutluluğu) ne bariz(açık)görünmektedir." 1925-1926 sezonunda, "birlikten güç doğar" özdeyişini doğrularcasına, İzmir bölge ligi (futbol) şampiyonu olan KSK'nin, ilgi odağı haline geldiği anlaşılmaktadır. Mustafa Kemal Paşa, yaklaşık dokuz aylık bir aradan sonra, 24 Haziran 1926 günü, Karşıyaka Spor Kulübü'nü bir kez daha ziyaret etmiş ve şeref defterine bu kez: "Bu defaki ziyaretimde geçen aylar da masraf-ı mesai (harcanan emek) ve hizmetin kıymetli asarını (eserlerini) gördüm. Teşekkür ve tebrik ederim" diye yazmıştı. Aynı yıl Sakızlı Yunanlılardan maç teklifi alan KSK, bir körfez vapuru kiralayarak, taraftarlarıyla birlikte oraya gitti. Sadi İplikçi, sportif amaçlı ancak hava muhalefetinden ötürü maçsız biten bu ada ziyaretini şöyle anlatıyor: "Sakız İskelesinde papazlar bizi törenle karşıladılar. Her yer Türk bayraklarıyla donanmıştı. Çıktık sahaya... O esnada bir yağmur başladı ki, müthiş bir şey. Tufan gibi üzerimize çullandı. Yalnızca bir seremoni yaptık ve dağıldık. Maç yapmak kısmet olmadı. Gece belediye başkanı şerefimize bir ziyafet verdi. Ve bir nutuk patlattı. Rumca bilen Giritliler tercüme ettiler. Ben de KSK adına cevap verip, iki milletin dost olduğunu, mutfağı, musikisi ve sevgisi ile bir bütün olduğunu söyledim. Masalarda alkış tufanı koptu. Tek tek beni masalara çağırdılar, sabaha kadar Sakız rakıları içildi…"

Karşıyaka Spor Kulübü'nün, bu şampiyonluktan önce, üzerinde durulmaya değer bir girişiminden söz etmek gerekir: Fenerbahçe'nin misafir edilişi. Sadi İplikçi şunları söylüyor:"Bütün masrafları bize ait olmak üzere Fenerbahçe'yi misafir ettik. Maçımız Perşembe günü olacaktı (1924). Aynı gün benim de düğünüm vardı. Böylece düğün hazırlığı ile maç hazırlığı pür telaş içinde yan yana yürüdü. Takımla beraber camiye girip, Allahtan yüzümüzü ak çıkarmasını istedik. Maç sonunda Fenerbahçe ile berabere kaldık ve 3.000 TL hâsılat topladık. Fenerbahçe'nin bize maliyeti de 3.000 TL idi. Böylece hem Fenerbahçe'ye yenilmemiş, hem de borcumuzu ödemiş olduk. Hepimiz sevincimizden uçtuk. Akşama da benim düğünüm oldu. O günü tabii ki, hayatımda hiç unutamam".

Cumhuriyetin ilk yıllarında, deyim yerindeyse İzmir'de, bir kulüp patlaması yaşanmıştı. Karşıyaka Nahiyesi'nin, bu gelişmenin dışında kalmadığını gösteren yeterince işaret vardır. Bu bağlamda Altınordu Spor Kulübü Başkanlığı'na gönderdiği, 1928 tarihli bazı yazılardan varlığını öğrendiğimiz: Karşıyaka Sebat İdman Kulübü (KSİK) ile Artezyen (Spor) Kulübü'nden söz etmek isteriz”

ksik-muhru

Söz konusu yazılara vurulan mühürler, KSİK'nin 1922 yılında (kurtuluştan hemen sonra olmalı) kurulmuş olduğunu ortaya koymaktadır. İsmini "Ke Se Ke" olarak kısaltan bu kulüp”, anlaşılan o ki, 1928 yılına kadar sesini pek duyurabilmiş değildi. Sebat'ın umumi katibi olan Aslan Tufan Yazman anılarında, (1930'da) Karşıyaka'da iki spor kulübü olduğunu belirtmekte; birinin KSK, diğerinin, adı sonradan Türkspora çevrilen Sebat olduğunu yazmakta ve şu sözleri eklemektedir: "Öğrenciler yoğunlukla bu ikinci kulübü tutuyorduk. Başkanımız Arif Erzeybek'ti. Sonradan iki kulübün genel kurulları bir arada toplanarak birleşme kararı vermiştik.

Müzik Hocası Halit beyin 1925 yılında bestelediği Piyanist Cemil’in çalarak tanıttığı, Umumi Kaptan Cemal Ahmet Umar’ın sözlerini yazdığı, KSK camiasının yıllardır dilinden düşürmediği Karşıyaka Marşı şöyledir:

Kaf-Kaf-Kaf, Sin-Sin-Sin, Kaf-Sin-Kaf (Nakarat)
Çok yaşa şanlı Kaf-Sin-Kaf çok yaşa
Taç ettik gençlikte biz seni başa (Nakarat)
Gençliği yaşatmaktır gayemiz
Kaf-Sin-Kaf gençleriyiz
Kalmasın kalbinde acı bir sızı
Ufkunda sallansın yeşil-kırmızı (Nakarat)
Gençliği yaşatmaktır gayemiz
Kaf-Sin-Kaf gençleriyiz
Kaf-Kaf-Kaf, Sin-Sin-Sin, Kaf-Sin-Kaf (Nakarat)
1980'li yıllarda, KSK'yi fiziki anlamda geliştirecek (tesisleşme) girişimlerin yapılıp, sporu çocuklar ve gençlere yaygınlaştırmayı hedefleyen (altyapı) adımlarının atıldığına tanık oluyoruz. 1981 yılında açılıp, 420 minikle çalışmalarına başlayan Karşıyaka Temel Spor Okulu, 1982 yılında 100 minik sporcuyu daha kabul etmiş olup, "yönlendirme" adı verilen ikinci döneme 160 öğrencisiyle devam etmekteydi. 1985 başında, kulübün futbol okulunun Karşıyaka Belediyesi'yle ortaklaşa düzenlediği minikler futbol turnuvasına ilgi ve katılım büyük olmuştu. KSK, tarihinde beşinci şampiyonluğuna ulaştığı 1987 Şubatı'nda kamuoyuna, Türkiye'de ilk defa bir futbol okulu kurulacağını duyurmuştu..
Bir ay sonra kulüp, semt gençliğinin eğitsel, sportif ve kültürel faaliyetlerine katkıda bulunmak amacıyla iki yıl önce kurmayı kararlaştırdığı bir sivil toplum örgütü olan Karşıyaka Spor ve Kültür Vakfı'nı yeniden ele almıştı. Karşıyaka Belediyesi ile işbirliği yapılarak kurulacak vakfın amacının, sporun her dalında yetenekli çocuk ve gençleri belirlemek sportif eğitimlerine destek sağlamak olduğu; kurucu üyelerin: Nevzat Çobanoğlu, Sedat Kahraman, Seracettin Hakyemez ve Metin Karadayı olacağı açıklanmıştı. KSK, o zamanki adıyla Birinci Lig'de kalıcı olamadı. Orta sıralarda yer bulduğu birkaç yılın ardından, 1990-91 sezonunda hızla dibe indi. Bir İzmir gazetesi, KSK'nin Türkiye liglerinde mücadele eden 230 takım arasında rekora doğru gittiği ve yeşil-kırmızıların 11 haftadan beri ne kendi sahasında, ne de yabancı sahada üç puan alamadığını yazıyordu. Teknik Direktör Tamer Kaptan'ın, "Karşıyaka kesinlikle küme düşmeyecektir. Bu gerçeği Galatasaray maçında bir kez daha gördüm. Futbolcularımın en büyük sıkıntısı gol atamamak değil, gol kaçırmaktan korkmak. Bu nedenle haftalardır galip gelemiyoruz" şeklindeki sözleri gidişatı değiştirmeyince, takım ikinci lige düştü. Bazı siyasetçilerin hazırladığı bir yasa önerisiyle Karşıyaka ile birlikte küme düşen: Zeytinburnu ve Adanasporun affedilerek Birinci Lig'de kalacakları söylentileri gerçeğe dönüşmedi. İkinci Lig B Grubu'nda mücadele eden KSK, Alsancak Sahası'nda 4 Mayıs 1992 günü Altınordu ile oynadığı maçı 8-2 kazanınca, matema¬tiksel olarak şampiyonluğu garantilemiş, 10 Mayıs günü aynı sahada şampiyonluk turu atmıştı. 1994-95 sezonunda bir kez daha şampiyonluk sevinci yaşayan KSK, ertesi yıl yeniden küme düşmekten kurtulamadı.
KSK'nin iki kez Birinci Lig'e yükselip kalıcı olamadığı 1990'lı yıllar, 1960'lı yılların ortalarından beri ayak bağı olan maddi sıkıntıların aşılmaya çalışılmasıyla tüketilmişti. Kulüp Başkanı Önder Baysoy, 15.000'den fazla seyircinin kaçak olarak maç izlediği Galatasaray maçının ardından şunları söylemişti:
"Bizler maç hâsılatları, naklen yayınlar ve Spor-Toto, Loto gelirleriyle ayakta duruyoruz. Bunlara da engellemeler olursa sonumuz ne olacak? Biz (Gençlik ve Spor) İl Müdürü Sayın Bahri Vreskala'ya bir öneride bulunacağız. Kapılara konulacak turnikelerin maddi tutarı neyse, biz kulüp olarak payımıza düşeni öderiz'. 1992 Şubatı'nda, kaynak sıkıntısını çözmek için KSK Vakfı ile birlikte çalışılacağını açıklayan kulübün mallarına, eski futbolculardan Talat Üzüm, 59.000 marklık alacağına karşılık haciz koydurmuştu.
Birinci Lig'e yükseldiği günlerde, kuracağı bir inşaat şirketi ve benzin istasyonu ile gelir sağlama planları yapan KSK'yi, SATEL/atv ile yapılan: Dört büyüklerle oynanacak maçların naklen yayımlanmasını içeren anlaşma da düze çıkaramadı. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'i, 1993 Sonbaharı'nda gerçekleştirdiği bir ziyaret sırasında şeref üyesi yapan KSK, 1997 Sonbaharı'nda çareyi şirketleşmekte buldu. Kulübün Onur Kurulu Başkanı Selçuk Yaşar, bir İzmir gazetesine şunları söylüyordu: Şirketleşmenin tamamıyla yanındayım. Yeni Asır'ın Göztepe için aldığı kararı alkışlıyorum. Yılbaşına kadar Karşıyaka da şirketleşecek. Bu konuda dört aydır çalışma içerisindeydim. Biz de Karşıyaka için Galatasaray modelini benimsedik...".

KSK Hizmet Binası ve Tesisleri

KSK Yönetim Kurulu, 4 Şubat 1931 günü yaptığı toplantıda, İsmet Paşa Bulvarı (Çamlık Sokağı) üzerindeki bir arazinin, (İzmir) Belediye(sin)den satın alınmasını kararlaştırmıştı. Aynı yıl Eylül ayında yayımlanmış bir gazete haberinde ise, Osmanzade'deki deniz banyoları karşısında, Karşıyaka Belediyesi'ne ait geniş arazinin, spor sahasına tahsis edilmesinin kararlaştırıldığı okunmaktaydı . Sözü edilen arazinin gerçek sahibinin Milli Emlâk İdaresi olduğu, "Osmanzade'de banyoların karşısındaki Milli Emlak'e ait geniş yer, CHP tarafından satın alınmış, spor sahası yapılması kararlaştırılmıştır" diyen bir gazete haberinden anlaşılmaktadır. Orman fidanlığına bitişik ve 22.000 metrekare büyüklüğünde olan arazinin, Cumhuriyet Halk Partisi'ne maliyeti 1600 küsur liraydı.
Karşıyaka Stadı, Yeni Asır'ın manşet yaptığı üzere, "Partinin Gençliğe Armağanı" idi. 12 Haziran 1937 günü gerçekleştirilen temel atma töreninde önce, Yamanlarspor Kulübü Başkanı Süleyman Danyal kürsüye gelerek, "Türk büyüklerinin memleket sporuna gösterdikleri yardımı, burada sayın huzurunuzda derin bir minnet ve şükranla anmayı borç bilirim. Karşıyaka sahasının temininde büyük yardım ve alakasını gördüğümüz ve kalplerimizde derin bir sempati yaratan halkçı valimiz Fazlı Güleç'le bu hususta candan çalışan ve kendine has bir incelikle yerinde kombinezonlar yaratarak muavenet (yardım) ve müzaheretini (ilgisini) ibzal eden (sergileyen) kıymetli Belediye Reisimiz Behçet Uz'a ve bu sahanın bütün teşkilâtıyla meydana gelmesinde yardımlarını aldığımız ve alacağımız Türk Spor Kurumu Genel Başkanlığına ve İzmir Bölgesi'ne, Karşıyakalılar namına minnet ve teşekkürlerimi sunarım. Sevgili Gençlik, Şimdiye kadar Karşıyaka'nın olgun ve sağlam bünyesinde bir eksiklik halinde devam ede gelen sahasızlık, partimizin Karşıyaka gençliğine bu alanı hediyesiyle bugünden itibaren tamamlanmıştır. 'At var meydan yok' diyen gençliğe işte, istedikleri gibi geniş, düzgün ve muntazam bir meydan. Bundan sonraki himmet, ilgi ve çalışmayı kıymetli Karşıyaka gençliği artık sizden istiyoruz ve bekliyoruz. Yaşasın en büyüğümüz Atatürk. Yaşasın İnönü ve kıymetli arkadaşları. Yaşasın Türk ulusu. Yaşasın Türk gençliği" demişti. Karşıyakalılar namına konuşan Yamanlarspor Futbol Takımı Kaptanı B. Semih, gençliğe gösterilen ilgiden ötürü teşekkür etmiş, bu sahada daha çok çalışacaklarına söz vermişti. İzmir Valisi ve CHP İzmir İl Başkanı Fazlı Güleç ise, Partinin sporla yakından ilgilendiğini, şehrin stad ihtiyacının iki sene içinde giderileceği ve iç kesimlerde ihtiyaca göre yeni spor sahalarının inşa edileceğini, okulların gençlerin ruhi yükselmesini temin ederken, stadların bedeni yeteneklerinin gelişimine katkıda bulunacağını söylemişti.

Temel atma töreninden on ay sonra: 1938 Nisanında, stadın tesviyesi bitmek üzereydi. Kulüp binası inşaatına başlamak için ise, Türk Spor Kurumu'nca hazırlanmış planlar bekleniyordu. Cumhuriyet Bayramı'nda açılması düşünülen Karşıyaka Stadı'nda, Aydın Milletvekili ve Türk Spor Kurumu Başkanı olan Adnan Menderes de, o sıralar incelemelerde bulunmuştu. Temmuz ayı sonlarında yayımlanmış bir gazete haberi, yapımı devam eden Karşıyaka Stadı'yla ilgili bazı ayrıntılar vermektedir. İzmir'de sporcu gençlik için antrenman sahaları yapıldığı belirtilen habere göre, bu sahalarının ilki tamamlanmak üzere olan Karşıyaka Stadı'ydı. Türk Spor Kurumu, söz konusu stadın yanında inşa edilmesi düşünülen kulüp binası için 8000 lira ayırmıştı. Stadın 400 metrelik koşu yolu, atletizmin tüm dalları için uygun yerler, bir futbol sahası ve kapalı bir salon, güreş, voleybol ve basketbol yerleri, kadın ve erkek sporcular için ayrı duş ve soyunma yerleriyle kulüp yönetim kuruluna ve levazıma ait odaları içermesi planlanmıştı. Karşıyaka Stadı kulüpçe, Karşıyaka Kız Muallim Okulu, ortaokullar ile ilkokullar son sınıflarının beden terbiyesi çalışmaları için hazır bulundurulacaktı. Stadın bir baş antrenörü bulunacak ve gençleri düzenli olarak çalıştıracaktı. Kadınlar ve erkeklerin ayrı günlerde çalışmaları programlanan stat ve kulüp, bir beden terbiyesi mektebi halinde faaliyet gösterecekti.”

CHP, 6 Ekim 1938 Perşembe günü, Beyler Sokağı'ndaki binasında, Karşıyaka'daki stada yapılacak kulüp binası ile spor salonunun, 19.752 lira 35 kuruş keşifname üzerinden açık eksiltme ile ihale edileceğini duyurmuştu. Bu duyurudan bir yıl sonra, 30 Ekim 1939 günü saat 14.00'te Karşıyaka Stadı, Altay ile KSK arasında bir futbol maçı ve çeşitli güreş müsabakalarının yapıldığı resmi bir törenle açılmıştı. Bir buçuk yıl sonra, CHP Genel Sekreterliği'nin verdiği (nedenini bilemediğimiz) bir karar gereği Karşıyaka Stadı, Beden Terbiyesi İzmir Bölge Müdürlüğü'ne devren satılmıştı. Söz konusu müdürlük, Karşıyaka Stadı'na yaptırılacak 14.009 lira 60 kuruşluk tel örgü inşaatını, 21 Ocak 1952 pazartesi günü saat 11.30'da kapalı zarf usulüyle eksiltmeye çıkarmış, taliplerin işi yapacak yeterlikte olduğunu belirten belgeleri ve 1050 lira 65 kuruşluk geçici teminat makbuzları ile müracaat etmelerini ilan etmişti.

Yalı Cad. No. 390/1 adresindeki Karşıyaka Stadı, 1971 yılında, 950.000 lira harcanmak suretiyle 4.000 seyirci kapasiteli modern bir stad haline getirilmişti. Aynı stadın 1988 yılı başlarında içinde bulunduğu durum içler acısıydı. Özellikle yağmurlu havalarda bir çamur havuzuna dönüşen saha, kuruduktan sonra engebeli bir hal alıyor ve futbolcularda ayak burkulması, bilek dönmesi ve adale çekmesi gibi sakatlıklara neden oluyordu.

KSK Yönetim Kurulu, 21 Kasım 1991 günü Gençlik ve Spor İl Müdürü Bahri Vreskala ile İzmir Valisi Kutlu Aktaş'tan, Karşıyaka Stadı'nın 10 yıllığına kulübe kiralanmasını istemişti. Aynı stadı 1997 yılında 49 yıllığına kiralamayı başaran KSK Başkanı Ünal Kamalı, kulübün hizmet binası ile yelken, tenis ve futbol tesislerinin kendilerine devredilmesini istemişti. Bir mahkeme kararı nedeniyle ertesi yıl geçerliliğini yitirdiği anlaşılan (49 yıllık) bu kira kontratından sonra KSK, Onursal Başkan Selçuk Yaşar'ın önerisiyle hazırlanan "KSK Plaza ve Stat Projesi" için, Burhan Özfatura'nın İzmir Belediye Başkanı olduğu süreçte imar planında tadilat yaptırmışsa da, 2001 yılından itibaren bina ve tesislerinde işgalci konumuna düşmüş, üstelik borçlarını ödeyememişti. KSK tesislerinin, İzmir'de yapılan Üniversite Spor Oyunları (Universiade) için, İzmir Büyükşehir Belediyesi'nce bakım ve onarımdan geçirildiği 2005 yılında yürürlüğe giren 5340 sayılı kanunun, "En az üçü olimpik olmak üzere, 6 branşta faaliyet gösterip liglere katılan spor kulüpleri kullandıkları tesisleri GSGM'den bedelsiz devralabilir" şeklindeki maddesi, yönetimi harekete geçirdi. 5 Ocak 2010 günü, Beden Terbiyesi İzmir İl Müdürlüğü ile KSK arasında, İzmir Valiliği'nde imzalanan bir protokolle Karşıyaka'daki beş dönümlük alandaki tesisler: Bir çim saha, bir tartan pist, hakem ve soyunma odaları, çok amaçlı salon ve 5.000 kişilik tribün; yelken şubesinin kullandığı sahildeki alan (kayıkhane-mendirek); tenis şubesinin kullandığı bir kapalı sentetik ve üç açık tenis kortu; sosyal tesisler, bir lokal, 120 metrekarelik restoran ve 400 metrekarelik idari büro, 10 yıl süreyle bedelsiz olarak kulübe devredildi. Buna karşılık KSK, GSGM'ne biriken yaklaşık 600 bin liralık borcunu ödedi. Aynı yılın sonunda KSK yönetimi, idari kısım dahil, Çiğli'deki Selçuk Yaşar Tesisleri'ne taşınacaklarını açıkladı.

KSK'nin 1930'lardan itibaren, İzmir ve Türkiye'de öncülük ettiği branşlardan biri de, yelkendi. 1952 yılı başlarında bir kurulun, Karşıyaka'da daha önce bu iş için ayrılmış arsa üzerinde bir "Yat Kulübü" açmak isteğiyle Cumhurbaşkanı Celal Bayar'a başvurarak yardım istediği bilinmektedir.

Cumhurbaşkanı Celal Bayar'ın fahri başkanlıklarında kurulmuş olan İzmir Deniz Kulübü, muvakkat (geçici) lokal olarak Kordon'daki Tüccar Kulübü'nün üst katında ayrılan dairesinde faaliyete geçmiştir. Deniz Kulübü, Karşıyaka'daki Taş İskele karşısındaki arsasında yakında başlanacak olan inşaatın ikmaline (tamamlanmasına) kadar, şimdiki bu lokalinde kalacaktır" diyen bir gazete haberinden, bu başvurunun sonuç verdiği anlaşılıyor. Birkaç ay sonra, Denizcilik Bankası İzmir İşletmeler Müdürü ile İzmir İş Bankası Müdürü, Beden Terbiyesi Bölge Müdürü ve Belediye Proje Müdürü'nden oluşan bir kurul Karşıyaka'ya giderek, Denizcilik Kulübü'nce Karşıyaka Stadı yakınlarında yaptırılacak tesislerle ilgili incelemelerde bulunmuş, İzmir Valisi Muzaffer Göksen de incelemelerde hazır bulunmuştu KSK'nün yelken şubesine ait kayıkhane ve mendirek, 1964 yılında hizmete girmiştir. 1.200.000 liraya mal olan yelken tesisleri, sonraki yıllarda kulübün başını hayli ağrıtacaktı. Şöyle ki, İzmir'de yapılan Akdeniz Oyunları (1971) için elden geçirildiği anlaşılan yelken tesislerinin mendireği, 1974 yılında Karşıyaka'yı Bostanlı'ya bağlayacak sahil yolu için belediyenin, beton set çekmeden kıyıya moloz dökmesi nedeniyle kullanılamaz hale gelmek üzereydi. BTGM Karşıyaka Tesisler Şefi Altuğ Duransoy, 1976 yılında, belediye iki yıl önce olduğu gibi, dolgu için moloz dökmeye devam ederse, değeri 10.000.000 lirayı bulan yelken limanının kullanılamayacağını açıklamıştı. BTGM 1983'te bu kez, kaçak yapıldığı iddiasıyla kulüp aleyhine dava açıp, kayıkhane ile mendireği mühürletmişti. Yalı Cad, No. 392/12 adresindeki yelken tesisleri şu anda, tekne parkı sahası, yarış ofisi, 2,5 ton'luk vinç, iki adet beton kızak ve 420 metrekare sundurma ile toplam 3.300 metrekarelik bir alana sahiptir. Tesiste ayrıca kayıkhane, 20x25 metre ebatlarında soyunma odaları, 70 kişilik bir eğitim salonu, antrenör odası, bakım onarım atölyesi ve depo bulunmaktadır.

Karşıyaka Stadı ve Hizmet Binası, yapılan ihale ile birlikte yenilenmek üzere 2014 yılında yıkılmasına ve temeli yeniden atılmış olmasına rağmen; açılan davalar ve ihale iptalleri nedeniyle, hâlen yeniden inşa edilmemiştir.

KSK: "Gerçek Bir Spor Kulübü"

Yeni Asır gazetesi, 28 Temmuz 1982 tarihli nüshasında, 1982-83 sezonunu açan KSK'nin, profesyonel futbol takımı yanında, 14 amatör şubesi ile sadece bir futbol kulübü değil, gerçek bir spor kulübü olduğunu yazmıştı. Aynı gazete, bir ay önce yayımlamaya başladığı "KSK Olayı" başlıklı bir dizi yazıda, Karşıyakalıların kulübü neden bu denli sevip sahiplendiklerini masaya yatırmıştı. Söz konusu dizinin ilk yazısında, 18 şube ve kadınlar kolu, 94'ü milli olmak üzere 1970 faal sporcu, 65 teknik adam, 117 milyon 200 bin liralık bütçe, 8 spor okulu ve gönüllü hizmetlerle birlikte spora yılda 200 milyon lira civarında katkı yapan KSK, tüm spor kulüplerine model olarak öneriliyordu. Dizinin ikinci yazısında, Türkiye'de sözde devlet desteğinde olan sporun, gerçekte politik oyunlar ve bürokrasi marifetiyle öldürülüp kösteklendiği belirtiliyor, KSK'nin başarısı şubeler uygulamasına bağlandıktan sonra, sportif gelişmenin kişisel yaratıcılıktan beslendiği, şubeler uygulamasının kulüpteki yaratıcı kişilerin sayısını artırdığı vurgulanıyordu. Yazı dizisine göre, KSK Olayı'nı yaratan bir diğer etken, "Karşıyakalılık ruhu" idi. Karşıyakalılar ve sonradan gelip buraya yerleşenlerce sahiplenilen kulüp, halka destek vermekten geri kalmamıştı. Karşıyaka Festivali'nin düzenlenmesi, iki okula spor salonu yapılması bu durumun kanıtıydı. Ege Üniversitesi, Sosyal Bilimler Fakültesi, akademisyenlerinden Dr. Nuri Bilgin, konuyla ilgi şunları söylemişti: "KSK Olayı, küçük bir grup hareketi(nin) kitle olayı haline getirilmesi, dolayısıyla övgüyle anılacak bir harekettir. Bir araya gelen 3-4 kişi kulüp kurabilir, ama bir kulüp faaliyetinin kitle hareketi haline gelmesi, sosyal hareketler açısından çok büyük bir başarıdır. Çünkü hareket kitleye yayılmış, tabana inmiş, katılım artmıştır. Spor aracılığıyla bütünleşme ve dayanışma sağlanmıştır. KSK Olayı'nda, sadece spora değil, toplumsal diğer faaliyetlere de örnek gösterilebilecek bir hareketle karşı karşıyayız."